3 Ağustos 2015 Pazartesi

Kim Kazanmaya Cürret Eder Bölüm 2

Bölüm 2

Evet ortadoğu coğrafyasına uyandığım an, yapacağım ilk iş dedim kendi kendime. Koşmak olacaktır. Bu kesinlik içeren bir cümle olmakla birlikte yaşamak için koşmak olmasa da hareket şarttır.

Bilmediğiniz ve bilmediğim o coğrafyaya koşacağım. Bu koşu size veya bana ortadoğunun o bilmediğim yerini öğretmeyecek. Aksine cahillik mutluluk dedirtecek. Bu koşuyu yapmak zorundayım çünkü diğer insanlar yapmasın diye.

O gün ..... adlı ülkeye yolculuğa çıktım. Bu yolculuk için otobüse bindim. Otobüs tenhaydı, klima sonuna kadar açık ve içerisi serindi. Ilık demişken içerideki nem çok düşük değildi ama terletmiyordu.Otobüs yolculuğumuz ülkenin takka tukka şehrinde bitti. kısa adı tukka olan şehrinin özelliği "kurtarılmış bölge" olması. Bu kurtarılmış bölge ibaresinin nedeni ise şehrin yönetimde özerk oluşuydu. Kimse umursamasa da özerkti orası. Gitmesek de görmesek de inanırdık özerkliğine. Mesele inanmak meselesiydi ya, neyse deyip iç sesimi susturdum.

Tukka'da bizi karşılayacak adam karşılamadı. Bu durumda bir başımıza kaldık, kalışımız da öyle ahım şahım olmadı. İnsanların sözünü tutmaması yüzündendi. Sokakları arşınladıkça bilginin yaşanarak edinildiğini daha iyi öğreniyordum. Adeta sas kursundaki sızma eğitimleri aslında sadece hayatında bu konuyu duymayan birisi için gibi gelmeye başladı. Akşama doğru bir otel gördüm. oteli adı bağdatlılar anlamına gelen bir oteldi. bağdatlılar oteline yerleşip biraz rahatladım. Ondan sonra da insanlığa küfürler başladım. Tam başladım, kapı çaldı. Kapıya gidip açınca, resepsiyonda duran adam akşam yemeği hazır dedi. Yok sağ ol deyip kapıyı kapadım.
Bir gün daha geçmişti orada, herşeyden özellikle de amacımdan.

1 Ağustos 2015 Cumartesi

Kim Kazanmaya Cüret Eder

Dünya yok olurken ne yapacağımı düşünmem gerektiği öğretildi bana. Bunu da bana bir cümle ile öğrettiler. Kim kazanmaya cüret eder ?

İşte ben böyle eğitildim ve yok oldum. Raporlardaki adım ile Çavuş Ahmet, gerçeği kim hatırlar ki ?  Sonuçta Çavuş Ahmet'im. Yakın çalışma arkadaşımın tabiriyle "Who Dares To Win" için eğitildim. Onun lisanında böyle dendiği için dedim. Biz ortadoğuda kimsenin bilmediği bir bölgesinde çalışıyoruz ve siz bunları bulunca biz donarak ölmüş olucaz. Garip ama gerçek; Sıcağı ile meşhur ortadoğuda soğuktan donarak ölecektim. İşte benim çelişkim, Lenin, "Zıtların mücadelesi ilerlemedir" demişti. Şimdi ben ilerlemenin neresindeyim ? "Kim kazanmaya cüret eder" sözündeydim. Ben ve her milletten arkadaşlarım ile bu soğuk ortamdan kurtulabilecek miydim ? Cesaret desen cesaret değil, bu nedir ?

İki hafta öncesine dönersek daha iyi anlarız. İki hafta önce Special Air Services(SAS) kursundan mezun oldum. Bu kurs hayatımda aldığım ilk ve tek eğitim sayabilirim. Ama o kadar az şey öğrendim ki,
bir cümle ile özetleniyordu. Kim kazanmaya cüret eder ? Ben mi ? Sen mi ? Diğerleri mi ? İlk görevim uçağa binmek ve ortadoğunun ...... adlı ülkesine dönmekti. Bu dönüş, sadece eve dönüş değil aynı zamanda eski değersizliğimi çiğnemem için Tanrı'nın bana bahşettiği bir lütuftu. Bu lütfu geri tepemezdim. Bu durumda üniversitede öğrendiğim mesleğimin bir parçası olarak algoritmik düşününce adım adım yapmam gerekiyordu. Hoş kim üniversiteyi hatırlamak ister ki kazanan olmayınca ! Ben de sustum ve uçağa binip ülkeme döndüm. Ülkemde muhasebeci olarak iş başı yapacaktım ama bir kere kazanma cürretinin kaybedilişi artık sizi bırakmazdı. Ölüme ve sonrasına kadar bırakmazdı.

İşte bu durumda ortadoğunun bilinmeyen bu köşesine uzanan bir yola çıktım.Bu yolculuğa ne ad vericem bilmiyorum. Arkadaşların tabiri ile koşu adını verdim. Hayat koşusu. Bu koşuda önlere gelmek için Sas kursuna gitmiştim, gitmek için uğraşı vermiştim. Kazanan ben olmakayacaktım biliyorum ama gözümün gördüğü bir başkası da olmayacaktı. İşte buydu "Who Dares To Win" ya da diğer bir tabirle "Kim kazanmaya cüret eder"

Devamı yarına.